Masal Tekerleme Örnekleri
Masal tekerleme örnekleri, en güzel masal tekerlemeleri, masal tekerlemesi, masal tekerlemeri kısa, uzun masal tekerlemeleri vb… tekerlemeleri sizler için hazırladık.
Masal Tekerleme Örnekleri
1- For foradan sür süreden.
Manisa’dan Tire’den,
Yenice çıktım buradan,
Konaraktan göçerekten,
Lale, sümbül biçerekten,
Kahve, tütün içerekten.
Sulu yerde peynir ekmek,
Susuz yerde kavun, karpuz yiyerekten,
Az gittim, uz gittim,
Bir de arkama baktım,
Bir arpa boyu yol gitmişim.
Eve vardım, ekmek yedim,
Hoca’ya vardım değnek yedim,
Babam bana darı verdi,
Ben darıyı kuşa verdim.
Kuş bana kanat verdi,
Ben kanadı havaya verdim,
Hava bana yağmur verdi,
Ben yağmuru yere verdim.
Yer bana çimen verdi,
Ben çimeni koyuna verdim.
Koyun bana kuzu verdi,
Ben kuzuyu bey’e verdim,
Bey bana katır verdi.
Bindim katırın beline,
Gittim urum eline,
Katır beni düşürdü,
Elimi yüzümü şişirdi.
Kızlar geldi bakmaya,
Kıyamadım öpmeye.
Ninem geldi almaya, on
Yollarıma bakmaya.
Ninemin nesi var?
Koynu dolu muzu var,
Soydum yedim muzunu,
Tuttum onun sözünü
Gide gide gittim,
Bir çayıra girdim
Gökten bir beşik indi,
İçinden bir bebek indi.
Allah dedim, büyüttüm,
Ninni dedim, uyuttum,
Hak yoluna gönderdim.
Hak yolunda bir kilim,
Hurmalar dilim dilim
Onu yiyen dervişler,
Hak yoluna ermişler
************************************************************
2- Evvel zaman iken, develer tellal iken,
Saksağan berber iken…
Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken.
İp koptu, beşik devrildi.
Anam kaptı maşayı, babam kaptı meşeyi,
Döndürdüler dört köşeyi.
Zor attım kendimi dışarı…
Kaç kaç kaçmaz mısın?
Vardım bir pazara.
Bir at aldım dorudur diye.
Bineyim dedim, at bir tekme salladı geri dur diye…
Padişahın topları ateşe başladı.
Topladım gülleri, cebime koydum darıdır diye.
Tozu dumana kattım, Edirne’ye yettim.
Selimiye minarelerini belime soktum borudur diye.
Yakaladılar beni tımarhaneye attılar delidir diye.
Babamdan haber geldi, onun eski huyudur diye.
Bereket inandılar, tutup beni saldılar.
Neyse uzatmayalım, masala başlayalım..
************************************************************
3- Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur
saman içinde develer tellal iken, pireler berber iken ben ba-
bamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken birden ip koptu beşik
devrildi. Babamın kafası yarıldı. Eyvah! Kaç kaçabilirsen dön
köseyi. Neyse sözü fazla uzatmayalım, masaldır bunun adı,
kaçırmayalım tadı…(8)
************************************************************
4- Evvel zaman içinde,
Kalbur saman içinde,
Develer tellal iken,
Pireler berber iken…
Ben bağda üzüm bekler,
Derede odun yükler iken,
************************************************************
5- Bir varmış bir yokmuş…
Masalın yalanı mı olurmuş?
O yalan bu yalan,
Fili yuttu bir yılan…
Bu da mı yalan?
Derken; sabahleyin erken, keçiler koyunları tıraş ederken,
Tahtakurusu saz çalar, fare cirit atar iken,
Çıkmış bir kocakarı ortaya…
En sonunda açmış ağzını, yummuş gözünü.
Bir laf etmiş, bir laf etmiş…
Bakalım ne laflar etmiş
************************************************************
6- Masal masal mat atar,
İki tilki ot satar.
Bindim deveboynuna,
Gittim Halep yoluna.
Halep yolu gül pazar;
İçinde tilki gezer.
Tilki beni korkuttu,
Kulağını burkuttu.
Çık çıkalım çardağa,
Ok atalım ördeğe,
Ördek başını kaldırmış,
Velvelesini saldırmış.
Velvelesi dizinde
Gönlü vezir kızında.
Vezir kızı bal kaynatır;
İçinde kaş oynatır.
Metel metel mengi çatal
İki sıçan kıç atar
Bindim uzun boyuna
Çıktım Halep yoluna
Halep yolu sarp Pazar
İçinde maymun gezer
Maymun beni korkuttu
Kulağımı sarkıttı
************************************************************
7- Bir varmış, bir yokmuş
Allah’ın kulu çokmuş
Çok söylemesi günahmış
************************************************************
8- Evvel zaman içinde
Kalbur saman içinde
Develer top oynarken, eski hamam içinde
Yüzünde elli duvak
Adamdan azma, dişleri kazma
Tozu dumana kattı, bir fiske attım
Başladı feryada, koştular imdada
Kendini şaşırdım, Kaf dağından aşırdım.
************************************************************
9- Masal masal maliki
Oğlu uşağı on iki
İki fare çatladı
Damdan dama atladı
Biri boz biri kara
Bindim bozun boynuna
Çıktım Halep yoluna
Halep yolu ne gezer?
İçinde çarşı pazar…
Varalım görelim çarşıda
Kim alır? Kim satar?
Babamın dokuz arısı vardı;
Sayar alırdı içeri,
Sayar salardı dışarı,
Bir gün baktım topal arı yok…
Eve geldim, ahırdan çil horozu çektim,
Boynuna kıldan başlığı vurdum, üstüne bindim
Derelerden sel geldi,
Tepelerden yel geldi,
Hamza pehlivan geldi,
Gittim… Baktım bizim topal arıyı manda ile çifte koşmuşlar,
Arının boynu yara olmuş.
Dedim bunu neden böyle yaptınız?
Dediler incirin yaprağını sür boynuna, iyi gelir
Gittim incir yaprağı aramaya…
Kanaraktan, göçerekten,
Lale sümbül biçerekten,
Kahve tütün içerekten,
Sulu yerde peynir ekmek,
Susuz yerde kavun karpuz yiyerekten
Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim,
Altı ay bir güz gittim…
Bir de arkama dönüp baktım ki,
Bir arpa boyu yol gitmişim
************************************************************
10- Evvel zamanda yoksullar handa
Beyler, konağında yaşarmış.
Buna öfkelendim, bir hayli söylendim
Aldım başımı çıktım dışarı görmeyin gidişimi
Bakmadan sağa sola
Düştüm bir yola.
Dere tepe düz gittim
Çayır çimen geçerek
Arpa buğday biçerek
Soğuk sular içerek
Altı ay bir güz gittim
Yürüdüm yürüdüm vardım bir bağa
Daldım bir konağa
Vay sen misin dalan!
Kimi kolundan tuttu kimi bacağımdan
Attılar beni bir dağa
Zoruma gitti başladım ağlamaya
Karşıma çıktı bir derviş
Derviş amca dedim bu ne iş?
Kuru idim ıslandım, sel beni neyler?
Bulut oldum uslandım, yel beni neyler?
Vay gidi dünya, kimi güler, kimi söyler
Kulak verin bu masala, Keloğlan ne iş tutar, neyler?
************************************************************
11- Handadır handa, bir kara manda,
Uç yüz yaşındaydım evvel zamanda.
Mavi çadır gerilmiş, duydum pazar kurulmuş
Vurdum karıncaya palanı,
Kırk yerinden bağladım kalanı
Sardım sırtına seksen sekiz çuval soğanı,
Vardım pazara.
Vay ne pazar, ne pazar, güzeller ortada gezer.
Kırlangıçlar terzi, köpekler kalaycı, tilkiler tüccar.
Buldum bir köşe, başladım işe.
Soğan, sarımsak satarken,
Terazimin kolu kırıldı, bir güzele bakarken.
Kurbağa kanatlandı, gitti gelin getirmeye.
Gelin çıktı çardağa, çat yerleşti bardağa.
Masaldır bunun adı, dinlemekle çıkar tadı
************************************************************
12- Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde
Cinler cirit oynarken eski hamam içinde
Bir serçe kanadını kırk katıra yüklettim.
Ne az gittim, ne uz gittim.
Kafdağı’na ilettim,
Bir nefeste erittim
Dağların karını,
Dikilmedik ağacını
Orda yedim narini
Eğrilmedik iplikle
Ne çulhalar dokudum
Elif dedim be dedim
Dağı taşı okudum
Bir sinek bir kartalı
Sallayıp vurdu yere
Yalan değil gerçektir
Yer yarıldı birden bire.
************************************************************
13- Bir varmış, bir yokmuş.
Var varanın, söz sürenin,
Destursuz bağa girenin,
Habersiz bal yiyenin.
************************************************************
14- Bir varmış bir yokmuş
Evvel zaman içinde,
Kalbur saman içinde,
Develer tellal iken,
Pireler berber iken…
Ben bağda üzüm bekler,
Derede odun yükler iken,
Bir varmış bir yokmuş…
************************************************************
15- Bir varmış, bir yokmuş.
Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde.
Deve tellal iken, horoz imam iken,
Manda berber iken, annem kaşıkta, babam beşikte iken…
Ben babamın beşiğini tingir mingir sallar iken,
Babam düştü beşikten, alnını yardı eşikten…
Annem kaptı maşayı, babam kaptı küreği,
Gösterdiler bana kapı arkasındaki köşeyi…
O öfke ile Tophane minaresini cebime sokmayayım mı
borudur diye…
O öfke ile Tophane güllesini cebime doldurmayayım mı
darıdır diye…
Orada buldum iki çifte bir kayık. Çek kayıkçı Eyüp’e…
Eyüp’ün kızları haşarı…
Bir tokat vurdular enseme, gözlerim fırladı dışarı…
Orada gördüm bir kız…
Adı Emine, gittim yanına…
Bir tarafı tozluk dumanlık,
Bir tarafı çayırlık çimenlik,
Bir tarafı sazlık samanlık…
Bir tarafta boyacılar boya boyuyor renk ile…
Bir tarafta demirciler demir dövüyor denk ile…
Bir tarafta Mehmet Ali Paşa cenk ediyor sevk ile…
Anan yahşi, baban yahşi, kurtuldum ellerinden…
Vardım masal iline. (9)
************************************************************
16- Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde,
Cinler top oynarken eski hamam içinde…
Ben deyim şu ağaçtan,
Siz deyin şu yamaçtan,
Uçtu uçtu bir kuş uçtu; kuş uçmadı,
Gümüş uçtu. Gümüş uçmadı,
Uçar mi, uçmaz mı demeye kalmadı;
Anam düştü eşikten, babam düştü beşikten…
Biri kaptı maşayı, biri aldı meşeyi;
Dolandım durdum dört köşeyi…
Vay ne köşe bu köşe!
Dil dolanmadan ağız varmaz bu işe;
Bu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi,
Şu köşe güz köşesi, diye iki tekerleyip
Üç yuvarlarken aşağıdan sökün etmez mi Maraş paşası!
Hemen bir sarıya bir fare deliği bulup,
Attım kendimi dışarı;
Gelgelelim şu mahallenin yumurcakları haşarı mı haşarı;
Bir fiske vurdular enseme, gözlerim fırladı dışarı!
Az gittim uz gittim…
Dere tepe düz gittim.
Çayır çimen geçerek,
Lale sümbül biçerek;
Soğuk sular içerek,
Altı ayla bir güz gittim.
Bir de dönüp ardıma baktım ki,
Ne göreyim, gide gide bir arpa boyu yol gitmişim
Vay başıma, hay başıma;
Bu yol bitecek gibi tükenecek gibi değil,
Ya bir devlet kuşu konsa başıma,
Ya da alsa beni kanadına kaşına,
Demeye kalmadı bir de gördüm ki, ne göreyim?
Adıyla sanıyla, yeşiliyle alıyla,
Zümrüdüanka dedikleri değil mi?
Kafdağı’nın üstünden süzüm süzüm süzülüp geliyor.
Bakın hele! Yüzü insan, gözü ahu.
Ne maval, ne martaval.
İşitilmedik bir masal!
************************************************************
17- Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde…
Bu sözün önü var, arkası yok;
Gömleğimin yeni var yakası yok…
Sabır da bir huydur, suyu var tası yok.
De gel sabreyle sabreyle…
İyi ama susuzla sabırsız ne yapar?
Ya bir kuyu kazar, ya dolaşır çarşı pazar;
Ben de aç karın, yüksek nalın çıktım pazara,
Mevla’m uğratmasın iftiraya nazara…
Bir kaz aldım karıdan,
Boynu uzun borudan!
Kendisi akça pakça, eti kemiğinden pekçe,
Ne kazan kaldı ne kepçe!
Kırk gündür kaynatırım kaynamaz.
Hay dedim, huy dedim; bu nedir pişmez?
Bir iken iki olduk, üç iken dört olduk;
Anan soylu, baban boylu derken kırk olduk;
Kırkımız kırk ateş yaktık!
Kırk gündür kaynatırım kaynamaz.
Baktım ki olacak gibi, sofraya konacak gibi değil,
Eğil dağlar eğil dedik;
Onumuz hu çekti, onumuz su çekti;