Leonardo Da Vinci Eserleri

Leonardo da vinci eserleri,  Leonardo Da Vinci’nin en ünlü10 eseri, mona lisa tablosu, vitruvius adamı, son akşam yemeği, kayaların bakiresi, bir kadının başı, salvador munti tablosu vb.. faydalı bilgiler için aliskanlik.com

Leonardo Da Vinci Eserleri

Leonardo Da Vinci dendiği zaman insanların aklına çeşitli eserler gelmekte. Ancak Leonardo Da Vinci’nin bilinen eserleri kadar bilinmeyen eserlerinin de var olduğunu söylemek doğru olacaktır. Eserlerinin en önemli özelliği ise her birinin kendine özgü farklı tekniklerini olmasıdır. Bu durum da Da Vinci’nin ne kadar çok yönlü bir kişilik olduğunu bizlere gösteriyor. Eserlerinde sürekli olarak yeni bir şeyler denemesi aynı zamanda yeniliklere açık oluşunun da bir göstergesi. Sadece ressamlıkla değil anatomi ile ilgili olarak da çalışmalar yaparak anatomi bilgisini resimlerinde de kullanmıştır. Meraklı bir kişiliğe sahip olması onu aynı anda pek çok eserle uğraşmaya itmiştir. Her birinde farklı teknikler kullandığı bu eserlerin pek çoğu ise günümüze tamamlanmadan yarım halde ulaşmıştır. Kullandığı teknikler ilerleyen zamanlarda diğer ressamlar tarafından kabul gördü ve günümüzde standartlaşmış resim teknikleri arasındaki yerini de bu sayede almış oldu. 1519 yılında öldüğünde sıklıkla kullandığı not defterlerinde pek çok eksiz olduğu görülüyordu. Bitirilmemiş eserlerinin bazıları o dönemde kendisiyle çalışma fırsatı yakalayan ve onun çalışma tekniklerini bilen asistanları tarafından tamamlandı. Bazı eserleri ise sebebi bilinmeyen bir şekilde ortadan kayboldu ya da çalındı. Ayrıca bazı eserlerinin de bilinçsiz bir şekilde üzerlerine başka resimler çizildi. Bu yazımızda günümüze kadar ulaşabilen, Leonardo Da Vinci’nin en ünlü10 eserine bir göz atacağız.

Mona Lisa Tablosu (1503 – 1519)

Mona Lisa tablosunu bilmeyen kişi sayısı çok azdır. Bu tablo Da Vinci’nin en önemli eseri olarak görülmekte. Günümüzde Fransa’da bulunan Louvre müzesinde güvenlik önlemleri eşliğinde sergilenmeye devam ediyor. Mona Lisa tablosunun en belirgin özelliği portrede bulunan kadının belli belirsiz bir gülümsemeye sahip olması. Aslında bunun bir gülümseme olup olmadığı da tartışılabilir. Ancak uzmanlar bunu bir tebessüm olarak kabul ediyorlar. Tabloya bakıldığında son derece sıradan, üzerinde hiçbir mücevher barındırmayan ve sadece siyah bir kıyafet giymiş bir kadın portresinin nasıl oluyor da insanları bu kadar etkileyebildiği halen merak edilen bir soru. Da Vinci bu tablosunda Sfumato tekniği olarak bilinen tekniği kullanmıştır. Çekici mi yoksa alaycı bir gülüş mü? İşte ziyaretçilerin çözmesi gereken en önemli konulardan bir tanesi de bu. Dikkatli bakıldığı zaman bu gülüşün ikisini birden barındırdığı kolaylıkla görülebilir.

Son Akşam Yemeği Tablosu (1495 – 1498)

Son Akşam Yemeği tablosu Leonardo Da Vinci’nin bilinen bir diğer önemli eseridir. Eser Da Vinci’nin Milano’da yaşadığı dönemde patronu olan Ludovico Sforza tarafından sipariş edilmiştir. Tabloda kullanılan teknik çift katlı ve tamamen deneysel bir yağlıboya tekniğidir. Ancak bu tekniğe sahip çalışmaların bittikten sonra kısa zaman içinde parçalara ayrıldığı gözlemlenmiştir. Bu tablo aynı zamanda farklı duygulara sahip bir grup insanın aynı masada görüldüğü karmaşık bir çalışma olarak da bilinir.

Vitruvius Adamı (1490)

Ustalık yıllarına ait olan Vitruvius Adamı, Leonardo Da Vinci’nin not defterlerinden bir tanesi kara kalemle çizdiği önemli bir çalışmadır. Çalışma aslında ideal ölçülerde bir insanın nasıl olması gerektiğini ortaya koyan bir çalışmadır. Bu anlamda da anatomi alanında da değerlendirilebilir. Bunun yanında çizimin hemen yanına ideal insanın oranları sayısal olarak da yazılmıştır. Çizim bir insanın bir yuvarlak ve bir kareden oluşan ve birbirinin zıttı olan iki şeklin içine de sığabileceğini ortaya koymakta. Aslında bu konu ile ilgili olarak tek çalışan kişi Leonardo Da Vinci değildi. Yani Vitruvian adamı ve insanın ideal ölçüleri hakkında daha önce de pek çok çalışma yapılmıştı. Ancak bu çalışmaların en popüleri ve günümüze kadar geleni Da Vinci’nin yaptığı çizimdir.

Kendi Portresi (1490-1516)

Uzun saçlı, yaşlı ve sakallı hali ile Leonardo Da Vinci’nin kendi portresi yine en çok bilinen Da Vinci çizimleri arasında gelir. Bu çizim sayesinde pek çok insan onun nasıl göründüğü hakkında bilgi sahibi olmuştur. Ancak yeterli ve kesin kaynakların bulunamaması dolayısıyla pek çok kişi de bu çizimdeki kişinin Da Vinci olmadığı görüşünü savunmaktalar. Onlara göre resmin yapıldığı tarih baz alındığı zaman resimdeki kişinin Da Vinci’ye göre çok daha yaşlı. Da Vinci’nin hayatını kaybettiği dönemde dahi bu kadar yaşlı bir görünüme sahip olmadığı görüşü de ortay atılmış durumda. Bunun yanında Da Vinci’nin babası ve amcasının 80’li yaşlara kadar yaşadıkları biliniyor. Bu da bu çizimin onlardan birine ait olabileceği seçeneğini de ortaya çıkarmakta. Ortaya atılan tezlerden bir tanesi de Da Vinci’nin bu çizimde ilerleyen yaşlarında nasıl görünebileceğini resmettiği yönünde. Ancak ne olursa olsun, bu çizim bugün bile kullandığı tekniğin halen kullanılmaya devam ettiğini bizlere göstermekte.

Kayaların Bakiresi (1483-1486)

Fransa’da Louvre Müzesi’nde bulunan bir başka tablo olan Kayaların Bakiresi, Da Vinci’nin din merkezli olarak yaptığı eserlerden bir tanesi. Tabloda kutsal aile Herod katliamından mısıra kaçarken resmediliyor. Bu tablo aynı konuya sahip bir diğer tablo ile bir ikili oluşturmakta. Tabloda Meryem Ana, İsa ve Bebek John, meleklerle birlikte görülmekte. Aynı zamanda meleklerle bir etkileşim içine girmiş olmaları da tabloda açıkça görülüyor. Tabloyu diğer Meryem Ana içeren tablolardan ayıran en büyük özellikle ise Meryem Ana’nın herhangi bir taht üzerinde oturması yerine kayaların üzerinde oturuyor olarak tasvir edilmesi. Ayrıca bakıldığı zaman Meryem Ana’nın bir harekete başlamış olduğu da rahatlıkla görülüyor. Bu da birileriyle bir şeyler tartıştığını göstermekte.

Bir Kadının Başı (1500-1510)

Tamamen fırça darbeleriyle çizilmiş olan bu resimde kadının aşağıya doğru bir yere baktığı görülmekte. Dikkatli bakıldığı zaman kadının duruşu ve bakışının Kayaların Bakiresi tablosunda bulunan Meryem Ana ile benzerlik gösterdiği gözlerden kaçmıyor. Resme La Scapigliata adı verilmiş. “Darmadağınık” olarak dilimize çevirebileceğimiz bu isim adını kadının saç tellerinin dağınıklığından alıyor. Resimde kullanılan teknik ise kontrollü katmanlama adıyla günümüze kadar gelmiş ve hala kullanılan bir tekniktir.

Ermin ile Bayan Tablosu (1489-1491)

Her tablo içerisinde önemli bilgiler barındırır. Ancak günümüzden 600 yıl önce yapılan tabloların içeriğinde yer alan bilgiler her zaman günümüze doğru şekilde gelmeyebilir. Ermin ile Bayan tablosu da bu tablolardan bir tanesi. Pek çok insan bu tabloda bulunan kadını Leonardo Da Vinci’nin patronu olan Milan Dükü Sforza’nın metresi Cecilia Gallerani olduğunu düşünüyor. Resmin arka planının karanlık olması resimdeki kişilerin anatomik yapılarının daha ön plana çıkarmak için bilinçli yapılan bir seçimdir. Resme dikkatli bir şekilde bakıldığında kadının yüzünün iskelet yapısını dahi mükemmel bir şekilde ayırt edebilmek mümkündür. Bu durum bir kez daha Da Vinci’nin anatomik öğeler ne kadar önem verdiğini bizlere göstermekte.

Salvator Mundi Tablosu (1500)

Bu tablo Leonardo Da Vinci’nin bir tablosu olarak bilinse de bazı insanlar bu duruma şüphe ile yaklaşıyorlar. Da Vinci’ye ait olduğunun en büyük kanıtı ise 17. Yüzyılda İngiltere Kraliyet koleksiyonunda kayıtlı olarak görünmesi. Bu durum resmin Da Vinci’ye ait olduğu görüşünü destekliyor. Çünkü aynı dönemde pek çok Da Vinci tablosu Kraliyet koleksiyonunda bulunuyordu. Bazı uzmanlar Salvator Mundi tablosu ile yakından incelediklerinde yeniden boyanmış olduğunu fark ettiler. 2000’li yılların başlarında yapılan bir çalışmayla birlikte de bu sefer tablonun bir kopya olması ihtimali üzerinde duruldu. Ancak ilerleyen zamanlarda bir Leonardo Da Vinci eseri olarak kabul gördü.

Ginevra de’Benci (1474-1478)

Bugün Amerika’da sergilenen bu portrenin en önemli özelliği dünyanın batı kısmında sergilenen tek Da Vinci tablosu olması. Da Vinci’nin 20’li yaşlarında çizdiği bu tablo bize daha genç yaşında çok fazla teknik bilgi sahibi olduğunu bize göstermekte. O dönem sıklıkla yapılan bilinen kadın portreleri yerine Da Vinci hamile bir kadını resmetmeyi tercih etmiştir. Tahmini olarak 3 aylık hamile olan kadın tablosu, yeni bir kapı açtı. O zamana kadar yapılan kadın resimleri yanında hamile kadınların resimleri de çizilmeye başlandı. Bu yönüyle Da Vinci ilk hamile kadın portresi yapan ressam olarak da biliniyor. Öyle ki Mona Lisa tablosunun da bu çizimin bir devamı niteliğinde olduğu söylenir. Tabloda bulunan ve göze çarpan önemli ayrıntılardan bir tanesi ise kadının yüzünde bulunan bozuklukları Da Vinci’nin ufak parmak dokunuşları ile yapmasıdır.

Aziz Anne ile Meryem Ana ve Oğlu (1503-1519)

Bu resmin Da Vinci’nin çizdiği son resim olduğu düşünülmekte. Aynı tabloda Aziz Anne ile Meryem Ana ve oğlu bir arada görülüyor. Bir başka deyişle üç kuşak aynı resimde var edilmiş. Resimde bulunan en ilginç taraf ise İsa’nın yakınında bulunan bir kuzuyu eliyle yakalama çabasına girmiş olması. Aziz Anne ve Meryem Ana da ona engel olurmuşçasına bir çaba içine girmişler. Kayalıkların Bakire tablosu ile karşılaştırıldığı zaman bu tabloda bulunan İsa figürünün çok daha hareketli olduğu açıkça görülmekte.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu