90’ların Sokak Oyunları-90’ların Sokak Kültürü
90’ların sokak oyunları, 90’ların sokak kültürü, eski sokak oyunları, unutulan sokak oyunları, unutulmuş çocuk oyunları vb.. alışkanlık özel makalemizi sizler için derledik.
[toc]
Bu günlerde sokakta oynayan çocuklara rastlamak pek de mümkün değil artık. Hele büyük şehirlerde hiç mümkün değil. Sokaklar uzun zamandan beri çocuk sesleri ile dolmuyor. Araba kornaları, kafelerden fışkıran müziğimsi gürültüler, anlamsız insan sesleri yırtıyor kulak zarlarımızı.
90’ların Sokak Oyunları
90’ların sokak oyunları ile büyüyen çocuklardık bizler. Sokakta büyüyen, sokak kültürüyle yetişen, hayatı sokakta öğrenen çocuklardık. Sokak oyunları ile öğrendik sosyalleşmeyi. Yardımlaşmayı, paylaşmayı, dayanışmayı, farklılıkları kabul edip sindirmeyi öğrendiğimiz alanlardı sokaklar.
Seyyar satıcılar eksik olmazdı o yıllarda sokaklarda. Nayloncu, eskici, pamuk şekerci, horoz şekerci, seyyar dönme dolapçı, eskici sesleri yankılanırdı her mahalleden. Her şeyin daha doğal, daha organik olduğu, insanların çok daha samimi ve sıcak ilişkiler içinde bulunduğu yıllardı o yıllar. O yılların havasını soluyan herkes, bugünkü yapmacık ilişkilerden, vıcık vıcık olmuş muhabbetlerden çoktan sıkılmış durumda.
Sokakların tadını doyunca çıkaran, sokak oyunları ile hayata dair gerçekleri öğrenen çocuklar, bugün otuzlu yaşlara geldiler ve o günleri çok özlüyorlar. Kime dokunsan, kime sorsan ah ederek yeniden o yıllara, çocukluğuna duyduğu büyük özlemden bahsediyor. Nostalji olarak anılıyor o yıllar ve o yıllarda oynanan oyunlar.
Neydi sokaklarda oynadığımız bu oyunlar hatırlıyor musunuz peki! Birlikte şöyle bir hatırlamaya ne dersiniz? Hadi çok bilinen 90’ların sokak oyunlarını birlikte hatırlayalım…
Mahalle Maçları
Mahalle kültürünün hakim olduğu o yıllarda, aşağı mahalle ile yukarı mahallenin arasında yapılan mahalle maçları, o yılların efsanelerinin başında geliyor. Akşam ezanı okununcaya kadar devam eden bu maçların bazı kuralları da vardı elbette. Başlıca kurallarını saymak gerekirse;
Oyuncular, en güçlü oyuncu olarak kabul edilen iki kişi tarafından adım usulü ile seçilirdi.
Kilolu olanlar kaleye geçerdi.
Kaleler taştandır ve en çok “top taş üstünden gitti, hayır gol oldu” tartışması yapılırdı.
Topa abanarak vurmak, “pis burun” diye tabir edilen ayakkabının ucuyla vurmak yasaktı.
Üç kornerden sonra bir penaltı atışı kullanılırdı. Penaltıya sebebiyet veren kimse penaltıyı o kullanırdı veya istediği bir arkadaşını seçer, ona kullandırtırdı.
Duran toplarda barajın mesafesi, topa vuracak kişinin atacağı üç büyük adımla hesaplanırdı. Bu adım atma olayında atılan adımlar abartılı derecede büyük olursa şayet, “babanın yanında da mı böyle yürüyorsun” nidaları yükselirdi.
Topu her kim abuk sabuk bir yere gönderirse, gidip almak da onun göreviydi. Bir evin bahçesine, ağacın tepesine giden top atan tarafından alınırdı.
Gol oldu-olmadı tartışmaları, golü kabullenen bir oyuncunun olması durumunda sona ererdi. Aksi halde maç bitene kadar devam ederdi.
Kalecinin havaya diktiği top gidip de şans eseri gol olursa sayılmazdı. Kaleden kaleye gol atmak yasaktı.
Arabanın altına kaçan topu ilk önce kim yatarak alırsa, oyun o takımla devam ederdi.
Münasip olmayan bir yere isabet eden toptan sonra oyundaki herkes ağız birliği etmişçesine “git işe” diye telkinde bulunurdu.
Topu kim patlatırsa ya parasını öder veyahut aynı toptan alırdı.
Maçların bitiş düdüğü ya akşam ezanıydı ya da topun sahibinin anne/babasının eve çağırma sesi.
Kimi zaman bu maçlara mahallenin abileri de kundurasıyla katılır, çok defa da bu kundura maç esnasında çekilen şutla birlikte bu abilerin ayağından fırlardı. Yaşça daha büyük olanların oynadığı maça, daha küçük yaştaki bir çocuğun dahil edilmesi gurur sebebiydi ve bu onun iyi bir futbolcu olduğunun işareti olarak kabul edilirdi.
Körebe
Geniş ve çizgilerle belirlenen bir alanda gözleri bağlanan ebe, oyundaki diğer oyunculara dokunmaya çalışır. Bu esnada diğer çocuklar ebeye, “Körebe, körebe, gel sesime” diye seslenirler ve sürekli yer değiştirerek ebeyi şaşırtmaya çalışırlar. Ebe dokunabildiği çocuğun karşısına geçer ve onun yüzüne, saçlarına dokunarak kim olduğunu bulmaya çalışır. Doğru bilirse ebe karşısındaki olur, aksi halde ebe olarak oyuna devam eder.
Saklambaç
Saklambaç, özellikle yaz akşamlarında çocukların sokakta oynamaktan en çok zevk aldıkları oyunlardan biridir. Bu oyun için de bir ebe gereklidir. Ebe seçilen oyuncu, bir ağaca, diğere veya duvara gözlerini kapayarak yaslanır. Oyuncu sayısına göre 10’a 20’ye 50’ye vb. saymaya başlar. Saymayı bitirdikten sonra, “Önüm arkam sağım solum sobe saklanmayan ebe der.” Sonra saklanan arkadaşlarını aramaya başlar. Gördüğü arkadaşını saydığı yere giderek eliyle sobeler. Bu esnada diğer oyuncular da sobeleme yerinden uzaklaşan ebeden önce sobeleme hakkına sahiptir. İlk sobelenen ebe olur ve oyun devam edip gider.
Kutu Kutu Pense
El ele tutuşan en az 5-10 kişilik çocuk grubu oluşturdukları dairenin etrafında dönerlerken, “Kutu kutu pense, elmamı yerse, arkadaşım (oyuncunun ismi), arkasına dönse” derler. İsmi söylenen oyuncu arkasına döner ve oyun devam eder.
Birdir Bir
Birisinin yere doğru eğilip diğer oyuncuların onun üstünden atlaması ile oyun başlar. Her atlayan, diğer arkadaşının yanında biraz boşluk bırakarak eğilir ve herkesin birbirinin üstünden atlaması ile oyun devam eder. Oyun esnasında;
“Birdirbir yerle bir
İkidir iki, ormandaki tilki
Üçtür üç, yapması güç
Dörttür dört, kuş gibi öt
Beştir beş, aldım bir eş
Altıdır altı, yaptım kahvaltı
Yedim yedi, elim sırtına değdi
Sekizim seksek
Dokuzum durak
Onum oturak
On birim sen de yat
On ikim dünya turu” şeklinde tekerlemeler söylenir.
Sek Sek
Sek sek sokak oyunları içinde en yaygın olanlarından biridir. Yere çizilen kare şeklindeki şekillerin içine, 9’a kadar rakamlar yazılır. Oyuncular, ellerine aldıkları taşı 1 numaralı kutucuktan başlayarak atarlar ve tek ayak üstünde sıçrayarak 9’a kadar gelir, geri dönerken de attıkları taşı yerden alırlar. 9’a kadar ilk bitiren oyunu kazanır.
Yakar Top
İki takımdan oluşan bu sokak oyununda, takımlardan biri ortaya geçer, diğer takımın oyuncuları ikiye ayrılarak oyun alanının her iki tarafında yerlerini alırlar. Ellerindeki topla ortadaki oyuncuları vurmaya çalışırlar. Takımın son oyuncusu vurulunca ortaya diğer takım geçer. Son oyuncu on iki atış sonunda hala vurulamamışsa, takımlar yerlerini değiştirmeden oyun yeniden oynanır. Yakar top, sokak oyunlarının en meşhurlarından biridir.
Dokuz Taş
Dokuz tane taş üst üste konur. Belirli bir mesafeden bu taşları iki takım oyuncuları topla devirmeye çalışır. En çok taşı deviren takımın oyuncuları, diğer takımın oyuncularını yine topla vurmaya çalışır.
Beş Taş
En az iki kişi ile oynanan bu oyun genellikle sokakta oynansa da, kapalı yerlerde de oynanabilir. Yere serpilen beş adet taştan biri alınır ve havaya atılır. Havadaki taş yere düşmeden taşlar sırasıyla, birer, ikişer, bire üç ve dördü birden olmak üzere yerden toplanır. Havaya atılan taş, yerden taş kapılamadan yere düşerse sıra düğer oyuncuya geçer. Oyunun bu bölümünü bitiren oyuncu, taşları yeniden yere serpeler. Baş parmağı ve işaret parmağıyla yerde bir köprü yapar. Yerdeki taşlardan istediği birini seçer. Diğer oyuncunun seçtiği yerdeki taşa değirmeden ve havaya attığı taşı yere düşmeden diğer taşları sırasıyla en az üç hamlede köprüden geçirmeye çalışır.
Uzun Eşek
Uzun eşek oyununda da iki takım vardır. Takımlardan birinin oyuncuları tıpkı birdir birde olduğu gibi yere eğilir. Fakat bu kez oyuncular yan yana değil, arka arkaya dizilir. Yastık adı verilen oyuncu bir duvara yaslanır. Diğer takımın oyuncuları sırayla ve sert bir biçimde arkadaşlarının sırtına atlamaya başlar. Amaç, yere eğilen takımın oyuncularını düşürmektir. Bu oyunda çok sık bel sakatlıkları yaşanır. Yere düşen oyuncuların farklı sakatlıklar da yaşaması olağandır.
90’ların sokak oyunları dendiğinde, akla gelen ilk oyunlar işte bu sokak oyunlarıdır. Bilhassa ilkbahar ve yaz aylarında sokakların çocuk sesleri ile dolduğu o günleri hepimiz çok özlüyoruz. Bütün mahallenin sokaklara serdiği çulların üstüne oturup, demli muhabbetler yaptığı o yılları ve sokak oyunlarını, bu günlerde daha bir hasretle anıyoruz.